Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin | Kitap Yorumu

 

Sokağa adımımızı atmak şöyle dursun, düşüncesini bile aklımızdan geçiremediğimiz malum dönemde eski Türk dizilerine merak salmam -ve birkaçının televizyonda tekrarlarının gösterilmesi- üzerine izlemeye başladığım dizilerden biriydi Yaprak Dökümü. Bir nesli ekran başına kilitleyip yayımlandığı akşam işi gücü bıraktıran, çocukluğumda evdekiler izlerken merakla bakıp şarkılarına eşlik ettiğim, Türk dizi kültürünün kültleşmiş yapımlarından biri olan bu diziyi şu yaşımda oturdum, emekli teyzeler gibi izledim gerçekten ben de. Hoş gerçi bünye tek solukta izlenen dizilere alışmış, bunun sonunu getirmek ne mümkün... Hal böyle olunca, her ne kadar diziye/filme uyarlanmış bir kitabı dizisini/filmini seyrettikten sonra okumaktan pek hoşlanmasam da, diziyi yarıda bırakmaya ve kitabını okumaya karar verdim.

Kitaba gelecek olursak, Yaprak Dökümü, Güntekin’den okuduğum ilk eser oldu. Üzerinden hayli zaman geçtiği için yorumlarken bazı noktalara değinmeyi unutabilirim ama yine de Yaprak Dökümü dendiğinde zihnimde oluşanlardan bahsetmemek olmaz tabii.

Romanda Batılı bir yaşam sürme özlemi içerisinde olan bir ailenin birbirleriyle ve toplumla yaşadıkları kuşak çatışması ve en sonunda kendilerine bile yabancılaşması, alışkın oldukları, kimliklerinin bir parçası haline gelen gelenek görenekleri ile hayalini kurdukları Batılı yaşam tarzı arasındaki bocalayışı ve en sonunda da dağılması anlatılıyor.

Baba Ali Rıza Bey; kendisinin ve ailesinin namusunu her şeyin üzerinde tutan, dürüst, erdemli, çalışkan ve fedakâr bir aile babası. Ailenin geri kalanının aksine, Batılılaşma fikrini reddederek kendi düzeninin dışına çıkmadan, namuslu bir hayat sürmek isterken kitabın sonundaysa olmaktan en çok korktuğu kişiye, kendince ahlâksız birine dönüşüyor. Kitap genel olarak Ali Rıza Bey üzerinden ilerliyor. Onun davranışlarına, neyi hangi düşünceyle yaptığına ve ailesiyle ilgili kaygılarına tanık oluyoruz okurken.

Eşi Hayriye Hanım ise sükse ve gösteriş peşinde olan, kızlarının zengin adamlarla evlenip hayallerindeki gibi bir yaşam sürmesini isteyen, eşiyle sürekli olarak çatışma içerisinde bulunan bir kadın.

En büyük çocukları Şevket ise bankacı, mahallede Ferhunde isimli bir kadınla adı geçtiğinden Ali Rıza Bey hem kendi ailesinin ismine leke sürülmesin hem de kadının namusu temizlensin düşüncesiyle ikisinin evlenmesine öncü oluyor, böylece Ferhunde de zaten kıt kanaat geçinen Ali Rıza Bey ve ailesiyle yaşamaya başlıyor.

Evin büyük kızı Fikret babasının düşüncelerini benimsemiş, geleneksel bir genç kızken kitabın ilerlemesiyle birlikte ailesinden yavaş yavaş kopmaya başlıyor. Öyle ki Ferhunde’nin ve küçük kardeşlerinin “cehennem” diye bahsettiği evlerinden ve üzerinde hissettiği baskıdan uzaklaşmak istiyor ve bunun için hiç tanımadığı, kendisinden yaşça büyük bir adamla evlenmeye bile razı oluyor.

Leyla ve Necla ise akılları birer karış havada, dünyalar güzeli iki kız. Kitapta, özenme ve imrenme duygularının esiri olmuş ve biraz da yengelerinin dolduruşlarına gelmiş, zengin eş ve para derdine düşüp en çok savrulan, birbirlerinden en çok uzaklaşan karakterler olarak gösteriliyorlar.

Ve en küçük kardeş Ayşe... O ise hiçbir şeyden haberi olmadan sadece çevresini gözlemlemekle yetiniyor.

Kitapta yukarıda bahsettiğim karakterler üzerinden aile içi yaşamı ve çatışmayı, kimlik arayışını, kendi benliğine yabancılaşmayı okuyoruz. Karakterlerin o dönemin lüks anlayışından etkilenip birbirlerini tek kalemde silmelerini, kırmalarını, dağılıp paramparça olmalarını... Ama en çok da Ali Rıza Bey’in “namuslu” ve “şerefli” bir yaşam sürmek isterken nasıl da en çok eleştirdiği, olmaktan en çok korktuğu kişiye dönüştüğünü okuyoruz. Belki de Ali Rıza Bey bastırdığı duygulara yenik düşmüştür veya belki de ailesi gözleri önünde dağılıp giderken onları son bir umutla beraber tutmak için kişiliğinden ödün vermeye razı olmuştur sadece…

Özetle, dönemin Türk aile yapısını o kadar başarılı yansıtıyor ve her bir karakter üzerinden öyle eleştiriler sunuyor ki Reşat Nuri, kitabın son sayfasına gelip kapağını kapatınca bir müddet siz de günümüzle o yılları kıyaslayıp, çoğu şeyin değişmeden kaldığı gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz.

 

Yorumlar