Bu kitap çok uzun zamandır hem okunacaklar listemde hem de rafların arasındaki yerinde okunmayı bekliyordu. Daha önce, geçen yazın ilk günlerinde, bir okuma niyetim olmuştu fakat hatırlayamadığım bir nedenden dolayı vazgeçmiştim okumaktan. Bu sefer elime aldığım gibi bir çırpıda okudum... demeyi çok isterdim ancak bir çırpıda kısmı biraz abartı kaçar.
Kitabımızın konusuna gelecek olursak Kitap Hırsızı, 2. Dünya Savaşı yıllarında gerçek annesinden ayrılmak zorunda kalan ve Almanya'nın Molching kentinde yaşayan Hubermann ailesinin evlat edindiği çocukları olarak hayatına devam edecek olan küçük kızımız Liesel'in yaşadıklarını konu alıyor.
Liesel bir yandan annesinden ayrılmanın zorluğunu, diğer yandan yolda ölen küçük kardeşinin üzüntüsünü yaşarken içinde; öte yandan ise yeni ailesine, okuluna ve mahallesine adapte olmak zorunda olduğunun farkındadır. Bir taraftan da kitaplara duyduğu karşı konulamaz bir sevgi ve merak duygusu kaplamaktadır içini, nitekim annesiyle Molching yolundayken ölen kardeşinin mezarında bulduğu "Mezarcının El Kitabı" isimli kitabı daha harfleri bile tanımıyorken yanında götürmeye, başka bir tabirle "çalmaya" karar verir.
Liesel ilk kitabını çaldığında henüz okuma yazma bilmeyen küçük bir kızken, kitabın
ilerleyen bölümlerinde okumayı üvey babası Hans Hubermann ile geceleri evin
bodrumunda yaptıkları okuma seansları sayesinde sökmüştür, öyle ki kitabın
sonlarına doğru son kitabını çaldığında artık kendisi de kelimelerin büyüsünün
tadına varmış bir "yazar" olma yolunda ilerlemektedir.
Tüm bunlar yaşanırken Liesel'in yeni ailesi, bir Yahudi'yi evlerinin bodrumunda
saklamaya karar verdiğinde ise Liesel ve ailesinin hayatı ve kitabın gidişatı
bambaşka bir yola sürüklenir.
Kitap Hırsızı'nda anlatıcı ölüm, olaylar ölümün gözünden bizlere aktarılıyor ve
bu da kitabı en ilgi çekici kılan detaylardan birisi bana kalırsa. Ölümün
bizden biriymişçesine ele alınması, insanlar ve hayat hakkında düşüncelerinin
olması ve o düşünceleri okuyabilmek çok farklı bir deneyimdi.
Aynı zamanda karakterlerin her birinin geçmişi, kişilik özellikleri, kitapta
simgeledikleri şeyler ve birbirleriyle olan diyalogları o kadar güzel
işlenmişti ki, yazarın bu denli karakter ve olayı birbirine bağlamadaki
ustalığı da beni oldukça etkiledi.
Kitabın duygusal boyutuna da değinmeden geçemeyeceğim çünkü bana kalırsa kitap
dostluğu, aile olmayı ve koşulsuz sevgiyi çok güzel anlatıyor. Özellikle de
küçük bir Alman kız çocuğu ile Yahudi bir adamın dostluğu o kadar güzel ele
alınmış ki, okurken gözlerinizin dolması ve tasvirler sayesinde o dönemin
Almanyasına gitmeniz işten bile değil.
Özetle, Kitap Hırsızı çok severek okuduğum ve beni duygusal anlamda fazlaca
etkileyen (ve içerisinde geçen bazı Almanca kelimeler sayesinde Almancadan
kopmamamı sağlayan)
kitaplar arasındaki yerini aldı, iyi ki okumuşum dediğim kitaplardan birisi
oldu.
Yorumlar
Yorum Gönder