Kitap Hırsızı - Markus Zusak | Kitap Yorumu

Merhaba! Epeyce uzun bir aranın ardından yeniden bir kitap için yazdığım yorumumu paylaşacağım sizlerle: Kitap Hırsızı.

Bu kitap çok uzun zamandır hem okunacaklar listemde hem de rafların arasındaki yerinde okunmayı bekliyordu. Daha önce, geçen yazın ilk günlerinde, bir okuma niyetim olmuştu fakat  hatırlayamadığım bir nedenden dolayı vazgeçmiştim okumaktan. Bu sefer elime aldığım gibi bir çırpıda okudum... demeyi çok isterdim ancak bir çırpıda kısmı biraz abartı kaçar.

Kitabımızın konusuna gelecek olursak Kitap Hırsızı, 2. Dünya Savaşı yıllarında gerçek annesinden ayrılmak zorunda kalan ve Almanya'nın Molching kentinde yaşayan Hubermann ailesinin evlat edindiği çocukları olarak hayatına devam edecek olan küçük kızımız Liesel'in yaşadıklarını konu alıyor.

Liesel bir yandan annesinden ayrılmanın zorluğunu, diğer yandan yolda ölen küçük  kardeşinin üzüntüsünü yaşarken içinde; öte yandan ise yeni ailesine, okuluna ve mahallesine adapte olmak zorunda olduğunun farkındadır. Bir taraftan da kitaplara duyduğu karşı konulamaz bir sevgi ve merak duygusu kaplamaktadır içini, nitekim annesiyle Molching yolundayken ölen kardeşinin mezarında bulduğu "Mezarcının El Kitabı" isimli kitabı daha harfleri bile tanımıyorken yanında götürmeye, başka bir tabirle "çalmaya" karar verir. 

Liesel ilk kitabını çaldığında henüz okuma yazma bilmeyen küçük bir kızken, kitabın ilerleyen bölümlerinde okumayı üvey babası Hans Hubermann ile geceleri evin bodrumunda yaptıkları okuma seansları sayesinde sökmüştür, öyle ki kitabın sonlarına doğru son kitabını çaldığında artık kendisi de kelimelerin büyüsünün tadına varmış bir "yazar" olma yolunda ilerlemektedir.

Tüm bunlar yaşanırken Liesel'in yeni ailesi, bir Yahudi'yi evlerinin bodrumunda saklamaya karar verdiğinde ise Liesel ve ailesinin hayatı ve kitabın gidişatı bambaşka bir yola sürüklenir.

Kitap Hırsızı'nda anlatıcı ölüm, olaylar ölümün gözünden bizlere aktarılıyor ve bu da kitabı en ilgi çekici kılan detaylardan birisi bana kalırsa. Ölümün bizden biriymişçesine ele alınması, insanlar ve hayat hakkında düşüncelerinin olması ve o düşünceleri okuyabilmek çok farklı bir deneyimdi.

Aynı zamanda karakterlerin her birinin geçmişi, kişilik özellikleri, kitapta simgeledikleri şeyler ve birbirleriyle olan diyalogları o kadar güzel işlenmişti ki, yazarın bu denli karakter ve olayı birbirine bağlamadaki ustalığı da beni oldukça etkiledi.

Kitabın duygusal boyutuna da değinmeden geçemeyeceğim çünkü bana kalırsa kitap dostluğu, aile olmayı ve koşulsuz sevgiyi çok güzel anlatıyor. Özellikle de küçük bir Alman kız çocuğu ile Yahudi bir adamın dostluğu o kadar güzel ele alınmış ki, okurken gözlerinizin dolması ve tasvirler sayesinde o dönemin Almanyasına gitmeniz işten bile değil.

Özetle, Kitap Hırsızı çok severek okuduğum ve beni duygusal anlamda fazlaca etkileyen (ve içerisinde geçen bazı Almanca kelimeler sayesinde Almancadan kopmamamı sağlayan)
kitaplar arasındaki yerini aldı, iyi ki okumuşum dediğim kitaplardan birisi oldu.






Yorumlar