“Doğru ol dürüst ol derler, sonra da insanı en masum bir gerçeği bile söylemekten çekinir hale getirirler!”
İpek Ongun'dan okuduğum üçüncü kitap oldu Yaş On Yedi, ilk olarak beşinci sınıfın yazında Bir Genç Kızın Gizli Defteri serisinin ilk kitabını okumuş ancak pek sarmadığından seriye devam etmemiştim. Birkaç yıl sonra okuduğum "Afacanlar Çetesi"ni ise biraz daha çok sevmiştim ancak o da beklentilerimi tam anlamıyla karşılamamıştı.
Uzun zamandır bir Türk yazarın kaleme aldığı kaliteli bir gençlik romanına hasret kalmıştım, kitapçıya adım attığım zaman elim ilk olarak bu kitaba gitti. Yaş On Yedi, hem herhangi bir seriye bağlı olmadığından hem de konusunun gerçekçiliği sayesinde beni kendisine çekmeyi başardı ve kitabı kısa sürede bitirdim.
Kitap; yakın zamanda annesini bir kazada kaybeden, liseli bir genç kız olan Bahar'ın hayatını konu alıyor. Annesini kaybetmesiyle bütün hayatı tek bir anda altüst olan Bahar, son sınıfa geçmenin verdiği sorumluluk ve stresle başa çıkmaya çalışırken hayatının dönüm noktalarından birini yaşamakta olduğunun farkında değil belki de. Çevresindeki içten arkadaşları, onun için her zaman bir "evcil hayvan" olmaktan öteye geçmiş can dostu Badem ve her an yardım etmeye hazır öğretmenleri sayesinde bu sancılı günlerini umduğundan daha kolay bir şekilde atlatır.
Ben kitabı gerçekten çok beğenerek okudum. Okumaya başlamadan önce bu kadar seveceğimi tahmin etmemiştim dürüst olmak gerekirse.
Kitapta en çok hoşuma giden şey hiç kuşkusuz karakterler idi. Yan karakterlerin hepsinin -ki bu kadar ince bir kitaba yazar çok fazla yan karakter sığdırmış- bir sürü özelliği ve temsil ettiği bir şeyler, vermek istedikleri birer mesaj vardı, hiçbirisi olay örgüsüne gereksiz yere dahil edilmemişti.
Eh, yan karakterlere bu kadar övgü yağdırdıktan sonra ana karaktere değinmemek de olmaz tabii. Başkarakterimiz Bahar'ın başına gelen her türlü olumsuzluğu çok olgun bir şekilde karşılaması okuyucuya asla yapmacık bir şekilde yansıtılmamıştı. Demek istediğim, kitabın hiçbir bölümünde "ama buna da böyle tepki verilmez ki, ne kadar gerçek dışı" demiyorsunuz. Bahar tıpkı bizden biri gibiydi, her tepkisi oldukça yerindeydi ve her hareketi çok samimiydi.
Bu kitapta İpek Ongun'un kalemi beni gerçekten büyüledi. "Günümüz gençleri"ni olduğu gibi yansıtması, gençlik romanı yazacağım derken bizleri başka bir dünyadanmış gibi göstermemesi ve yeni neslin sanıldığı kadar aklı beş karış havada gezen insanlar olmadığını çok güzel anlatmış. Aile bağlarını, çevreden gelen baskıyı, gençlerin günlük hayatta karşılaştığı bazı sorunları da başarılı bir şekilde yansıtmış İpek Ongun.
Kitapla ilgili olarak sevmediğim tek şey ilahi bakış açısıyla yazılmış olmasıydı. Ben bu tarz karakterlerle empati kurduran kitapları birinci tekil şahıs ağzından okumayı tercih etmişimdir her zaman.
Sanırım her kitap okunmak için doğru zamanı bekliyor ve o anın ne zaman geleceğini tam kestiremiyorsunuz. Daha önceki İpek Ongun tecrübelerim beni yazara pek bağlamamıştı ama kim bilir, belki de o kitaplarını doğru zamanda okumamışımdır (ya da gerçekten bana hitap etmiyor da olabilirler tabii, hehehe). Yaş On Yedi sayesinde İpek Ongun'un kitaplarına bir şans daha vermeye karar verdim.
Yorumlar
Yorum Gönder