Cadılar - Roald Dahl | Kitap Yorumu



UYARI: Bu yazı spoiler içerebilir.

“Kim olduğun ya da neye benzediğin hiç önemli değil, yeter ki seni seven biri olsun.”

Roald Dahl’ın çocuklar için yazdığı kitapları okumaya hız kesmeden devam ediyorum. Cadılar, yazardan okuduğum beşinci kitap ve kitapları öyle ya da böyle, her seferinde yüzümde büyük bir tebessüm oluşturmayı başarıyor.

Cadılar, ailesini acı bir şekilde kaybetmesi üzerine büyükannesi ile yaşamaya başlayan, ismini kitap boyunca öğrenemediğimiz bir çocuğun maceralarını konu alıyor.

Torununun gözünde gelmiş geçmiş en iyi hikaye anlatıcısı olan büyükanne, ona durmadan doğaüstü varlıklarla dolu gizemli hikayeler anlatır. Cadılar da tabii bu hikayelerin büyük bir kısmına konu olmuştur ancak büyükanne cadıların gerçekten  var olduklarından emindir, nitekim henüz küçük bir kızken onlardan biriyle karşılaşmıştır, bu nedenle neye benzedikleri, sıradan bir kadından ne gibi farkları olduğu konusunda son derece bilinçlidir.

Bu sırada Cadıların Cadısı olarak bilinen yeryüzündeki en kıdemli cadı, İngiltere’deki tüm çocuklardan kurtulmak için korkunç bir plan hazırlar. Bu plan başarıyla uygulandığı takdirde çocuklar önce fareye dönüşecek, daha sonra ise fare kapanlar tarafından yok edilecektir. Hikayemizin anlatıcısı olan küçük çocuk da, her ne kadar büyükannesinin anlattıkları sayesinde artık bir cadı uzmanı sayılsa da, bu acımasız plan sonucu bir fareye dönüşür.

Benim kitapla ilgili yorumuma gelecek olursak, sanırım yazarın şimdiye karar okuduğum kitapları arasında en az beğendiğim kitabı Cadılar oldu.

Genelde Roald Dahl’ın kitaplarını okurken çocukların dilinden iyi anlayan yaşlı bir aile büyüğünün hikayelerini dinlermiş gibi hissederim ama sebebini anlayamadığım bir şekilde bu kitapta aynı şeyi hissedemedim. Bu kitabı okurken de yazarın hayal dünyasının zenginliği beni büyüledi ve bazı bölümlerde kahkahalar attım ama sanki bir şeyler eksik kalmış gibiydi.

Kitabın başları alışık olmadığımız bir şekilde oldukça durağan ilerliyordu, başkarakterin fareye dönüşmesinden sonra devreye giren merak ve heyecan unsuru sayesinde bu durağanlık son buldu neyse ki. Başta başkarakterin de fareye dönüşmesi beni afallattı ancak biraz düşündükten sonra kitap böyle devam etmeseydi sıradan bir çocuk-macera kitabından pek bir farkı kalmayacağını düşünmeye başladım. Aynı şekilde kitabın sonu da beni ilk başta tatmin etmese de, final bölümündeki “Kim olduğun ya da neye benzediğin hiç önemli değil, yeter ki seni seven biri olsun.” cümlesi kalbimi fethetmeyi başardı.

Kısacası yazarın diğer kitaplarına oranla bu kitabını pek beğenmesem de, bu Roald Dahl’ın en sevdiğim çocuk kitabı yazarlarından biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Eğer bu yazarla daha önce tanışmadıysanız yaşınız kaç olursa olsun kitaplarını (özellikle Matilda’yı) mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Yorumlar